bu haftasonu benim için çok güzel geçti. cumartesi günü kaybolan tatlar gurubu’nun toplantısı için kardeşimle birlikte kadıköy çiya’ya gittik. çiya; anadolunun unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerini yeniden yaşatması ile ünli bir lokanta. sahibi musa bey de bu konu ile ilgili çok fazla emek harcayan bir isim. (amerikada bu temmuz ayında çıkacak bir dergide onunla ilgili bir makaleye ve yedi tarifine yer veriliyor. )
toplantının katılımcıları türk mutfağı için önemli çalışmalar yapan yazarlar araştırmacılar, bir de benim gibi bu işe merak duyanlardı. Yazar ve Araştırmacılardan bazıları: Ergun Baskan (‘Kalbe Giden Yol’un yazarı), Ramazan Bingöl (Yeni Şafak Gazetesi Yazarı), Nazlı Türker Pişkin (Sofra Dergisi yazarı, Kitap Yayınevi Yemek Kitaplari Editörü), Sema Temizkan (Bizanslı Yemekler kitabı’nın yazarı), Ayfer Ünsal (uluslararası yerel yemek kitabı ödülünü alan Ayintab’dan Gaziantep’e Yeme İçme kitabının yazarı, aynı zamanda Sofra dergisine de yazıyor.) Gökçen Adar (Mutfakta Dört Mevsim, İlkbahar-Yaz’ın yazarı. Ayrıca çok iyi bir araştırmacı), Tijen İnaltong, (Bir Ot Masalı, Mevsimlerle Gelen Lezzetler, Mutfakta Zen, Tak Sepeti Koluna kitaplarının yazarı. Toplantı sırasında portakalağacı ile ilgili çok güzel sözler sözleyip beni mahcup eden, konuşmalarımız sırasında bana kitap yazmamı söyleyip moral veren insan), Tangör Tan (Lokanta’nın aşçılarından. kendisiyle bir iki dakika konuştuktan sonra benim önümde daha çok uzun bir yol olduğuna karar verdiğim kişi), Oya Kayacan (Açık Site yazarı), Nedim Atilla (Akşam Gazetesi yazarı. Aynı zamanda pekçok kitabı var. bunun yanısıra İzmir yemek kültürü ile ilgili de pek çok araştırmaları bulunuyor), Renan Yıldırım (Lezzet Dergisi Editörü)
toplantı için o kadar farklı ve çok sayıda yemek hazırlanmıştı ki sadece bir kaşık yememize rağmen yaklaşık 15 farklı lezzetle tanışmış olduk. (kardeşime bu tanışma işlemi kimi zaman zor geldi ama Musa bey’in ve garsonların ısrarları ile hepsini denedi.) sonuçta istesem belki ancak birkaçı ile karşılaşabileceğim pekçok kişiyi bir arada görmüş oldum.
cumartesi akşamı eve gelince beşamel soslu tavuklu börek ve bir yıl aradan sonra tekrar kokos kurabiyesi yaptım. börekler direkt buzdolabına gittiler gerçi ama ben bir şey yapmış olmanın mutluluğunu yaşadım.
pazar günü sabahını amcamlarla etrafında ördeklerin dolaştığı bir sitenin içinde kahvaltı yaparak öğleden sonrasını ise teyzemle ellerimize dikenler batarak çilek toplayarak geçirdim. teyzem çileklerinin fotoğrafını çekip kendi bahçesinden olduğunu belirtmemi söyledi ısrarla. akşam eve gelir gelmez de bu minicik çileklerle tart yaptım. (haftasonunun tariflerini önümüzdeki günlerde yazmaya çalışacağım) gerçi ben mutfağa girdiğimde etrafımdaki insanların aç olduklarını unuttuğum için biraz sorun çıkarmış oldum ama bir önceki günden yaptığım börekleri ve kokos kurabiyelerini önden servis yapıp ortamı yumuşatmaya çalıştım…
sitenizi favorilerime ekledigimi iletmek sanirim yeterli olacaktir..
saygilar.
haydar disbudak