bugün tüm internetteki yazı yazma isteğini yok eden virüs bana da bulaştı ama benim virüs papatya çayı sayesinde kısa süreliğine etkisiz hale gelmişken size hafta sonu maceralarımı anlatayım istedim. cumartesi günü öğlen ablamın üniversite arkadaşına davetliydim. öğlen işten çıkınca koşa koşa eve gidip ablamın arkadaşı için yarım saatte birşeyler yapmaya çalıştım. ama ben acele ettikçe herşey daha da korkunç hale geldi, her zaman kolayca yaptığım şeyler “bak bakalım nasıl milletin başına senin tariflerinle neler geliyormuş” dercesine yapılamaz hale geldiler. ben de pes edip ablamın arkadaşına gittim. neyseki masa benim yaptıklarımı aratmayacak kadar doluydu.
cumartesi akşamı da bir derneğin söyleşisine davetliydim. (ileride yeğenime anlatacağım bir materyalim daha oldu böylece. ileride sözümü dinlemezse “senin teyzen söyleşiye davet edilmiş biri ona göre!” demeyi düşünüyorum. muhtemelen “teyze sırf bu cümleyi kurabilmek için onca şey söyledin” diyecektir ama olsun.) ablamın arkadaşından çıkıp eve dönünce bu defa da dernek için geçen hafta kendi arkadaşlarımdan olumlu not alan kurabiyeleri yapmaya başladım. öğlen çıkardıkları zorluklardan yeterince tatmin olan malzemeler bu defa bana acıyıp güzel güzel piştiler. söyleşiye 1 saat kala kurabiyeleri çantaya doldurdum ve erkek kardeşimi benimle derneğe gelmesi için zar zor ikna edip yola çıktım.
tam söyleşi saatinde yetişmiş olmanın mutluluğu ve aşırı heyecanın karışımı ile dernek üyeleri ile tanıştım. hatta aralarında eski ortaokulumdan ve lisemden (çok okul gezmenin faydaları) insanlar olduğunu görünce biraz daha rahatladım. söyleşiyi organize eden, aynı zamanda kendisi de bir blog sahibi olan çok tatlı bir hanımla tanışma fırsatım oldu. inşallah benim heyecandan hızlı hızlı anlattığım şeyler onlar için faydalı olmuştur. (bu arada okuyacak olurlarsa hepsine davetleri, hazırlıkları-arap kurabiyeler harikaydı!- ve zahmet edip bana çiçek aldıkları için çok teşekkür ederim. benim için böyle bir topluluğa davet edilmek bile yeterince onur vericiydi.)
pazar sabahı kardeşimi dershanesine bırakıp eve geldim. dolaptaki ıspanakları nasıl değerlendiririm diye düşünürken kol böreği yapmaya karar verdim. maalesef dolaptaki yufkalar ömürlerinin sonlarına gelmişlerdi, bu yüzden tek çare hamur açmaktı. sadece iki kez hamur açtığımı ve annemin başka bir yerde oluşunu göz ardı edip Aslı’nın tarifine göre hamur açtım. Aslı kadar olmasa da yine de benim gibi acemi biri için güzel oldu. günün kalan yarısını blog + elişi + marka + bahçe planları yapıp sıkılarak geçirdim.
pazar akşamı sıkılmaktan sıkılıp bbc good food’un tarifine göre 5 farklı çeşitte muffin yaptım. çok güzel oldular! sitede anılmayı istemeyen canım babam bile geceyarısı olmasına rağmen yaptığım muffinin ahududulu olanını tadıp, beğendiğini söyledi. umarım hafta içi başka tarifler deneyebilirim…
tarifler yarına, şimdiden hepinize huzur & umut dolu haftalar!
not: typepad, blogger & flickr hakkında maillerle gelen sorulara verdiğim yanıtları yavaş yavaş http://www.portakalagaci.com/teknoloji/ adresinde toplamaya başladım. belki işinize yarayabilir.