annem dün gülriz sururi’nin kitabındaki tarife göre kabak yemeği yaptığımı görünce bana, kendi halasından öğrendiği farklı bir kabak tarifini yazdırdı. sururi’nin tarifi çok basitti; 5 soğanı doğrayıp yağda kavuruyor, dörde bölüp doğradığınız bir kilo kabağı, biraz domates salçasını (ben kendi yaptığım biber salçasını tercih ettim) ve tuzu ekleyip su koymadan pişiriyorsunuz.
rahmetli resmiye hala’nın stilinde ise bir kg. kabağın kabuklarını kazıyıp, dörde bölüyor ve ince ince doğruyorsunuz. sırasıyla sivri biber, soğan ve kabakları ekleyip kavuruyorsunuz. iki- üç doğranmış domatesi veya bir kaşık salçayı ekliyorsunuz. bir avuç pirinç (veya pilavlık bulgur), 1 çay bardağı kaynamış su ve tuz ekleyip pişiriyorsunuz.
resmiye hala kendisini her ziyaret edişimizde bizi nasıl ağırlayacağını bilemez, benim çok sevdiğim bardaklarıyla gülsuyu ikram ederdi. evinin arkasındaki bahçesi, geniş avlusu ve sedirleri dışında maalesef birşey hatırlayamıyorum. ama bükülmüş beline rağmen o çabası ve güleryüzü hala gözümün önünde… bu vesileyle onu da rahmetle anmış olayım…
annemin gribi bir türlü geçmeyince c vitamini içerdiğini bildiğim için ona kereviz yemeği yaptım. sabah epey iyileşmiş görünce de “benim yemeğim sayesinde iyileşti” demeye başladım. yemek için 3 orta boy kereviz, 1 havuç, 250 gr arpacık soğanı, yarım su bardağı zeytinyağı, 1 yemek kaşığı şeker, yarım demet maydanoz, yarım limonun suyu gerekiyor. bir de tarif de 2 patates geçiyordu ama ben evde patates bulamayınca eklemedim. önce arpacık soğanları soydum. (işin en zahmetli kısmı burasıydı) kerevizlerin kabuklarını soyup yıkadım, her birini dörde böldüm. havuçları soyup dörde böldüm ve verev şekilde kestim. tencereye kerevizleri, soğanları, havuçları koydum. tuz, şeker ve yağı döktüm. üzerlerini geçecek kadar su kadar su ekleyip tencerenin üzerine alüminyum folyo kapattım. folyonun üstüne tencerenin kapağını kapatıp havuç ve kerevizler yumuşayana kadar pişirdim. (eğer patates kullanacaksanız yemeğin pişmesine yakın sarımsak şeklinde doğradığınız patatesleri tencereye ilave edin.) servis yaparken de üzerlerine biraz maydanoz serptim…
geçtiğimiz iki gün boyunca, 2 saatlik dışarı çıkmayı ve kardeşimin defterlerini kaplamayı saymazsak sürekli mutfaktaydım. yaklaşık sekiz saatlik mutfak maratonu sonucu ortaya dokuz yemek çıktı.
cumartesi günü annem ve babam geç gelecekleri için onlara birşeyler hazırlamaya başladım. sabah internetten mürdüm eriği ile ilgili bir tarif bulmuştum ama defterimi (ve makinamı) işyerinde unutunca ben de gary rhodes’in yaptığı erik pudingi tarifini denedim. tariften farklı olarak ben hamurum üzerine bademler serpip pişirdim ve soğuduktan sonra da hindistan cevizi döktüm. artık eriğin pişmişini tazesinden daha çok seviyorum. ikinci olarak annemin peynirli poğaçalarından yaptım. poğaça için 3 yumurta (ikisinin sarısını ayırıp sonra üzerlerine süreceksiniz) 1 çay bardağı sıvıyağ, 1 su bardağı yoğurt, 1 paket yumuşak margarin, 1/2 paket kabartma tozu ve aldığı kadar unu karıştırıyorsunuz. (bu terimi ben de sevmiyorum ama yumuşak bir hamur olana kadar un eklemeniz gerekiyor ve her seferinde ölçü değişebiliyor). bu arada peynir ve maydanoz ile iç hazırlıyorsunuz.hamurdan ufak parçalar koparıp yuvarlıyor ve içine hazırladığınız karışımdan bir tatlı kaşığı koyuyorsunuz. hamurun bir ucunu diğerinin üzerine yapıştırıp poğaça şekli veriyor ve yağlanmış tepsiye diziyorsunuz. tüm hamur bittikten sonra üzerlerine yumurta sarısı sürüp çörek otu döküyorsunuz. 200 C’de üzerleri kızarana kadar pişiriyorsunuz. cumartesi akşamının son yiyeceği salata oldu. evdeki dereotu, nane gibi yeşellikler ile, salatalık (turşu & taze), sivri biber ve konserve mısırı karıştırıyorsunuz. limon+ zeytinyağı döküyorsunuz.
pazar sabahı için gene üç tarif vardı. bu sefer mutfakta zen kitabından kahvaltılık pirinç , kala-afiyet kitabından lalanga ve annemin kek tarifini biraz değiştirip çikolatalı kek yaptım. (annem halasının lalanga’dan yaptığını ama onun bişi dediğini anlattı. gerçi kitapta pişi denilen biraz farklı hazırlanan bir tarif daha var belki halanın tarif de o’dur.) bişi annemin yaptığı şelameyi andırıyordu. bişi için 1 yumurta, 2 bardak un, 1 çay kaşığı karbonat ve bir tutam tuzu karıştırıyor, boza kıvamına gelene kadar su ekliyorsunuz. sonra bu karışım kaşıkla kızgın yağa akıtarak kızartıyorsunuz. hamurların içinin pişmesi için arada çatalla delmek gerekiyor ama biz de bu 1 yanığa yol açtı, bu yüzden dikkatli olmak gerekiyor. çkolatalı kek için önce 2 kaşık tereyağını benmari usulü eritiyor ardından 9-10 madlen çikolatayı yağa ekleyip biraz yumuşamalarını sağlıyorsunuz. sonra 5 yumurta, 4 fincan şeker, 5 fincan un, erimiş yağ + çikolatalar ile 1 pğaket kabartma tozunu karıştırıyosunuz. yağlanmış kalıba dökmeden önce 2 madleni ufak ufak kırıp karışıma ekliyor ve son kez karıştıyorsunuz. 175C’de yaklaşık 45 dk. pişiriyorsunuz. soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri serpebilirsiniz.
akşamki tarifler sabahkilere oranla daha çok beğenildi. bu defa annemin yabancı mutfak yasağını delip ispanyol yemekleri hazırladım. fine cooking dergisinin 46. sayısındaki “A Casual Menu from Northeast Spain” başlıklı yazıdaki üç tarifi denedim. ilki tapa denilen ve sotelenmiş mantarla yapılan bir garnitür. tapa için 4 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 paket kültür mantarı (4’e bölünmüş), 1/4 su bardağı doğranmış maydanoz, 2 yemek kaşığı doğranmış sarımsak (yoksa bunlara kıyılmış mı denir?) 1 veya 2 çay kaşığı tuz gerekiyor. önce mantarları 1o dk. soğuk suda bekletip suyunu süzüyorsunuz. kapaklı bir teflon tavayı ısıtıp mantarları ekliyor ve kapağı kapatıp yaklaşık 20 dk. (tencere mantar suyu ile doluyor) kısık ateşte pişiriyorsunuz. sonra kapağını açıp ısıyı yükseltiyor ve mantarların suların çekmelerini sağlıyorsunuz. sularını çekince 1 yemek kaşığı zeytinyağı, maydanoz ve sarımsağı ekleyip 3-4 dakika pişiriyorsunuz. servis tabağına alıp kalan 3 yemek kaşığı yağı döküp sıcak servis yapıyorsunuz.
sırada fırında limonlu otlu tavuk var. 1 baş sarımsağı havanda dövüyorsunuz. bir tutam tuz + 2 yemek kaşığı zeytin yağı ekleyip tekrar iyice dövüp bu karışımı yıkanmış 4 tavuk budun üzerine ve derisinin altına sürüyorsunuz. butları 2 saat buzdolabında bekletmenizi söylüyor ama ben 45 dk. beklettim.fırını 220C’ye ısıtıp her bir tavuk için 4 büyük limon dilimi veya her biri için 4’er orta boy dilim koyuyorsunuz. dilimierin üzerine taze otları (adaçayı, biberiye,kekik diyor tarifte ama ben evdeki nane, maydanoz ve dereotunu kullandım) yerleştiriyorsunuz. en üste de birer butu koyup tuz ve karabiber serpiyor, fırında yaklaşık bir saat pişiriyorsunuz.
haftasonunun son tarifi kızarmış ekmekli escalivada. escalivada için 2 patlıcan, 2 kırmızı biber, 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı ve 1 baş doğranmış sarımsak gerekiyor. biber ve patlıcanları közleyip, kabuklarını soyuyor ve ince ince doğruyorsunuz. sonra sarımsak ve zeytinyağı ile karıştırıp, kızartlıp üzerlerine bir domates halkası konmuş ekmelerin üzerine yerleştirerek servis yapıyorsunuz. escalivada’yı yapmaya son anda karar vermiştim ama bizimkiler çok beğendiler…
not: ispanya yemeklerinin resimleri fine cooking dergisine ait…
cumartesi yaptığım yemekler; patlıcan pilavı ve susamlı tavuk. patlıcan pilavı için 4 küçük boy patlıcanı alacalı soyup yağda kızartıyorsunuz. ben tavadan almadan 1-2 dakika önce fesleğen yaprakları koydum. pişen patlıcanları ve fesleğenleri tavadan çıkartıyorsunuz. kızartma yağının çok az kısmını ayrı bir tavaya pilav için koyuyorsunuz. tavaya önceden ıslattığınız 2 kase pirinci döküp birkaç kez karıştırıyorsunuz. bu sırada tuzu ekleyip, 4,5 kase kadar suyu ekliyorsunuz. (su az gelirse biraz daha ekleyebilirsiniz.) pilav pişince patlıcanları ekleyip demlenmeye bırakın. feslepğen yaprakları ve karabiber topları ile süsleyebilirsiniz.
susamlı tavuk daha basit, dilediğiniz kadar tavuk pirzolayı teflon tavaya koyun. kendi suyunu bırakıp, geri bu suyu çekmesini bekleyin. tavadan çıkarıp susamla servis yapın.